Bu umudu törpüleyebilecek 3 kilit mesele olduğu kanaatindeyim:
1- Kurucu iradenin, beyin takımını ve vitrini iyi oluşturamaması. Daha önce de halkta umut ışığı yakan partiler siyasi hayatımızda yerlerini almışlar, fakat doğru kadroları biraraya getirememeleri sebebiyle çabucak sönüp gitmişlerdi. Yeni partinin bu konuda özenle hareket etmesi gerekiyor.
2- Hükümetin, yeni partiyi kendisi için ciddi bir tehlike olarak görüp, kurulmasını engelleyecek adımlar atması. Bu ihtimalin düşük olduğunu kabul etmekle beraber ara ara devreye sokulan “Meral Akşener FETÖ bağlantısı” haberlerini es geçmemek gerek. Alternatif bir senaryo için bu tarz kara propagandalar zaman zaman yandaş basında boy gösteriyor.
3- Bu iki husus aşıldığında geriye en büyük mesele kalıyor. Referandum sonrası herkesin kafasında oluşan “Acaba bundan sonra adil bir seçim olabilir mi?” şeklindeki soru işareti.
Bu 3 meselenin de üstesinden gelinebilir. Önemli olan kurucu iradenin kendisine yönelen teveccühün farkında olması, bir umutlu kendisine gelen kitlenin isteklerini göz ardı etmeyeceğinin sinyalini verebilmesidir. Bunun yanında, herhangi bir haksızlığa karşı boyun eğilmeyeceğinin beyanı ve bu beyana göre kararlı bir tavır alınması da elzemdir. Kitle, tepedeki kararlı duruşu gördüğü an , bütün olarak hareket etmekten kaçınmayacak, her türlü haksızlığı bertaraf etmek için gerekli olan gücü kendisinde bulacaktır.
* * * * *
Gelgelelim biz Türk Milliyetçilerinin yeni partiden asgari beklentilerine…
Naçizane kendi beklentilerimi sıralayayım, sanıyorum okuyucuyla birçoğunda hemfikir olduğumuz görülecektir.
* Ulus devlet anlayışının güçlendirecek bir anlayışa dönülmesi.
* 15 yıldır aşama aşama ilerleyen kurucu değerlerle kavga politikasına son verilmesi.
* Hukukun üstünlüğü ilkesinin tam manasıyla hayata geçirilmesi.
* Eğitimde bilimselliğe dönülmesi, yeni nesillerin ulusal değerlere bağlı olarak yetiştirilmesi.
* Terör örgütlerinin hakimiyetine geçmiş kampüs ve anfilerin arındırılması, terör örgütüyle bağı olan öğrenci ve öğretim görevlilerin üniversitelerle ilişiğinin kesilmesi.
* Devlete cemaat, tarikat ve her türlü gizli yapının sızmasını engelleyecek önlemlerin alınması.
* Türk Devleti’nin önünde bir beka sorunu olarak yükselen Suriyeli mülteciler konusunda somut adımların atılması.
* Ergenekon, Balyoz, 15 Temmuz gibi hadiseler sonucu büyük yaralar alan TSK’nın her yönden güçlendirilmesi.
* Başta Kıbrıs, Ege Adaları, Kuzey Irak olmak üzere sorun teşkil eden konularda ulusal çıkarlarımızın layıkıyla korunması.
* Üyesi olduğumuz Uluslararası teşkilatlarda; karşılıklı çıkarları gözetecek şekilde ilişkilerin yeniden, sağlıklı bir şekilde tesis edilmesi.
* Bitme noktasına gelmiş tarım ve hayvancılıkta bilimsel metodları esas alan, yeni bir kalkınma hamlesi.
* Kalkınma adı altında yapılan çevre katliamlarına son verilmesi, sit alanlarının korunması, enerji kaynakları yaratma konusunda da daha özenli bir tavır alınması.
* Sürekli artış gösteren kadınlara yönelik şiddet, taciz, tecavüz vakalarına karşı gerekli önlemlerin alınması; eşit ve özgür bireyler olarak toplumdaki yerlerinin sağlamlaştırılması.
* Çocuk hakları konusunda somut adımlar atılması.
Beklentiler konusunu hayli genişletebiliriz, lakin bir köşe yazısı için bu kadar maddenin yeterli olacağı kanaatindeyim. Milliyetçilerin omuz verdiği bir partiden beli beklentilerimizin olması doğaldır. Beklentilerimizi karşılamaya yönelik atılacak her adım bizlerin de yeni oluşuma sempatiyle bakmasına, zamanla omuz vermesine vesile olacaktır.
Kurulduğu günden bugüne, belki de en zor dönemini yaşayan Türkiye Cumhuriyeti’nin ilelebet payidar kalacağına imanımız tamdır. En zor günlerde dahi umutsuzluğa kapılmadık, bundan sonra da kapılmayacağız. Ne diyordu Atsız: “Ümit, en son terk olunan şeydir. Ümitlerimiz kırık değildir.” Bu ülkeye, bu millete karşı inancımız asla tükenmeyecektir…
Mahir Şanlı