Küçük yaşlarda ezberlediğim bir şiirdi “Bu Vatan Kimin?”

O zamanlar “Bu vatan toprağın kara bağrında sıradağlar gibi duranların”dı. Ve bizde devleti her şeyin üstünde tutan, neredeyse ona kutsiyet atfeden “Devlet fetişizminin” kaynağı da buydu. Devletimizi Gazi Paşa Hazretleri ve onun aziz silah arkadaşları kurmuştu ve bize emanet etmişti. Emanete sahip çıkmak adına devletimizi hep yücelttik. Haksız yere canımızı yaksa da, bizim yerimize başkalarını kollasa da ona toz kondurmadık.

Fakat zaman değişti, insanlar değişti, hükümetler değişti, sonunda devlet de değişti. Belki çoktan değişmişti de bizim görmemiz zaman aldı. Artık ne kurucusuna bağlıydı, ne de “sıradağlar gibi duranların”dı. Bir zümreyi ve o zümrenin çıkarlarını koruyan bir mekanizmaya dönüşmüştü.

Kendisini “Türk Milliyetçisi” olarak tanımlayan birinden duymaya alışık olmadığınız bir şey söylediğimin farkındayım. Ama ben hissettiklerimi, doğru olduğuna inandıklarımı yazdım hep. Yanıldığım, yanlış yazdığım mutlaka tonla şey olmuştur ama inanmadığımı yazmadım, söylemedim.

*         *         *           *           *

Mehmetçiklerimizin, Güneydoğu’da verdiği zorlu mücadeleyi anlatan, Dağ adlı çok güzel bir film vardı. Beğenildiği için ikinci bölümü de çekildi. Televizyonlarda da oynadığı için muhtemelen izlemişsinizdir. Dün itibariyle, Dağ filminin ikinci bölümünde, Özel Kuvvetlerimiz tarafından kurtarılan Türkmen köyü, PKK’nın kontrolüne geçti. Bizim filmde kurtarıp sanal zafer yaşadığımız köylülerin canı PKK’nın elinde. Devletimiz bu gelişmeyi şimdilik seyrediyor. Muhtemelen de seyretmeye devam edecek…

Seyrettiği ve seyredeceği için o soru yankılanıyor beynimizde: “Bu Devlet kimin?”

*         *         *           *           *

Ki o Devlet, Kobani’deki IŞİD-PKK mücadelesinde, PKK’ya yardım etmeleri için, Barzani’nin peşmergelerini Kuzey Irak’tan topraklarımıza sokmuş, topraklarımız üzerinden Kuzey Suriye’ye nakletmişti.

Ki o Barzani, 2 hafta sonra yapacağı referandum sonucu “Bağımsız Kürdistan” hayali kuruyor. “Kimseden akıl alacak değilim.” diyor ve ekliyor: “Son Kürt kalıncaya dek Kerkük için savaşacağız.” Kerkük, uğruna türküler yakılan, nice canlar verdiğimiz Kerkük…

Ki o Kerkük; baba Barzani’nin eliyle ve Irak merkezi kuvvetlerinin desteğiyle Türkmen katliamına sahne olmuştu. Sene 1959… Devletimiz o gün de bugünden farksız tavır takınmış, “Katliam hakkında haber yasağı” getirmişti.

*         *         *           *           *

Stratejik Derinlik safsatalarıyla içinden çıkılmaz bir hale gelen güney sınırımız, yeni ve daha kanlı sorunlara gebe. Barzaniler, Türkiye’nin de üstü kapalı desteğiyle, 100 yıllık rüyalarına, “Bağımsız Kürdistan”larına kavuşmak üzereler. Suriye’de, Irak’ta kendi bakiyesini korumayan; onlar arasında önceliği mezhepsel aidiyetlere göre dağıtan akılla geldiğimiz nokta tam da bu…

*         *         *           *           *

Okullarda, hastanelerde, sosyal yardımlarda, konut edindirmede kendi vatandaşını ezen; göçmenlere ayrıcalık tanıyan bu devlet kimin?

Yüzlerce terör saldırısında binlerce şehit veren, bu hadiseler sırasında “ulusal yas” aklına gelmeyen; Suudi Kralı’nın ölümü üzerine 3 gün “Ulusal yas” ilan eden bu devlet kimin?

Kurucu babasına sahip çıkmayan; adını kitaplardan, stadlardan, salonlardan silen; heykellerine saldıran meczuplara o cesareti veren bu devlet kimin?

Aynı dili konuşan, aynı köklerden gelen evlatlarının feryatlarını görmezden gelen; onlardan çok Barzani’nin yanında olan bu devlet kimin?

Ülkeyi “şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi” haline getiren; geçmişte FETÖ’ye tahsis ettiği koltukları bugün başka cemaatlere veren bu devlet kimin?

 

*         *         *           *           *
Güneyimizde yaşanan hadiselere Türk Devleti’ne yaraşır tepkiler verecek miyiz? Yoksa tepkimiz “#” ile başlayan etiketlerle mi olacak?

“Bu Devlet Kimin?” sorusunun yanıtını bu ay daha net göreceğiz sanırım.

Tanrı Türkmeneli Türklerini korusun!
Keza Türkiye’nin öyle bir derdi yok gibi görünüyor.

Mahir ŞANLI